Steve Irwin, yani Timsah Avcısı (Crocodile Hunter)'nı vahşi yaşam belgeselleri izleyen bir çok kişi bilir. Ben de kendisi talihsiz bir kaza ile hayata veda etmeden önce sıkça izliyordum kendisini. Yanlış hatırlamıyorsam Discovery kanalında yayınlanıyordu daha çok hazırladığı belgeseller.

Ben de bir çok kişi gibi çok keyif alıyordum onun belgesellerinden. Çünkü çok çılgın bir insandı kendisi. Doğayı çok seven ve aşırı korkusuz bir belgeselciydi. Bu yüzden ölümüne çok üzülmüştüm. Ondaki vahşi yaşama dönük genel kültür bir harikaydı. Tecrübeleri ise tartışılmazdı.
Steve Irwin'in ölümüne neden olan olay ise çok acı verici doğrusu. Zamanında bir belgeselinde Avustralya'da "Evet! Dünyanın en zehirli yılanı şu beni kokluyor!" diyen, türlü türlü tehlike ile beraber yaşayan ve zarar görmeyen bu insan bir vatoz balığının zehirli iğnesi ile hayata veda etti. Bence dünyanın en ilginç olayları arasındadır bu olay. Ve öldürücü vatoz iğnesi her insanın ölümün neden olmamaktaymış sonradan okuduğum kadarıyla. Yani biraz şanssız olmak lazımmış öldürmesi için. Ne diyelim! Gözüne defalarca yılan zehri kaçan, timsahlarla oyun oynayan Steve Irwin bir kereliğinde hazırlıksız yakalanmış olmalı. İzleme imkanınız varsa belgesellerini izleyiniz..

Evet! Gerçekten dehşet verici bir bilimsel gelişme bence.. Amerikan'ın Duke Üniversitesi araştırmacıları "görünmezlik" olayında büyük aşama kaydettiler. Mikrodalga ışınlarının objeye çarpmadan, objenin etrafına yönlendiren araştırmacılar ışının objeyi görmesini engelleyerek "görünmezlik" yolunda başarı sağladılar.

Işınların objeye çarpmadan çevresine yönelmesini sağlayan bu mekanizma bilim tarihine adını büyük harfle yazdırmış durumda.

Ancak filmlerde gördüğümüz ve filmde olsa dahi büyük ilgi çeken görünmezlik olayının gerçek olacağına şahsen fazlasıyla şaşırıyorum. Bilgisayarın icadı veya transistörün icadı gibi bir şey değil bu sonuçta..

Hadi hayırlısı! :)

Okuduğum "Geçtiğimiz ay sonunda Lenovo’nun duyurusunu yaptığı SMS ile sistem kilitleme düzeneği, Intel ve Ericsson’un ortak çalışması sayesinde bir adım öteye gidiyor." haberi ile sonunda dedirten gelişmeler yolda.

GPS yardımı ile bilgisayar kendi yerini güvenlik merkezlerine iletmiş olacak bu yeni sistemle. Yine de çalınma ve bulunma sürecinde iyi bir takip gerekiyor belli ki. Bazı dizüstü bilgisayarlar, fiyatları ve bulundurdukları bilgiler nedeniyle ciddi bir takip gerektirebiliyor.

Hırsıkların önüne geçecek olması ise ayrıca sevindirici.

Bugün okuduğum habere göre Netbook (İnternet odaklı mini-dizüstü bilgisayar) pazarının yaratıcısı Asus, liderliğini Acer’a kaptırmış.

Bu pazarın oluşmasında emeği tartışılmayacak olan Asus, belli ki gücünü koruyamadı. "Acer Aspire One" ürünü "Asus Eee PC" sini geçmiş durumda.

HP ise az da olsa pazardan pay alan üçüncü firma.

Mercedes de elektrikli otomobiller teknolojisine yatırım yapmaya başladı. Lityum-iyon pil kullanacağı modellerin tasarımı ve üretiminin tamamlandığını okudum.

Bu mevcut "petrol kaynaklarının tükenişi" sorununa güzel bir çözüm, mevcut "hava kirliliği ve küresel ısınma"sorununun çözümüne de katkı olacaktır mutlaka.

Yani Mercedes gibi büyük firmalar bu işe el atmalı. Hatta nano teknoloji, su bazlı projeler ve diğer yenilenebilir enerjiler ile ilgili projeler arttırılsa harika olur.

Enerji dünya siyasetine yön veriyor. Dünya siyasetindeki gizli güçlerin izin verdiği kadar bu alanlara yönelme sağlanabilir.

İlk rüzgar türbini fabrikası projesine başlanmış..!

Rüzgar enerjisi tüm dünyada gerçek yerini almaya başlamışken Türkiye çok geriden de olsa üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Maalesef ki bu konuda devlet eliyle yapılan girişimler özel sektöre nazaran daha az ve yetersiz gibi.

Yurdun dört bir yanını rüzgar panelleri, üreteçler ile donatmak gerekirken daha pahalı olan yollara yöneliyoruz. Mesela yakın zamanda ihalesi yapılan nükleer santral olayı var. Yazık değil mi hem paramıza hem de sağlığımıza. Yazık değil mi doğaya ve insanlığa yapılan ihanete..

Keşke vazgeçilebilse. Dünyada nükleer enerji dengeleri fena halde bozabilen belirli unsurlardan birisi. Enerji denince akla "nükleer enerji" geliyor artık. Enerji alanında güçlü olan devletler söz sahibi dünya siyasetinde. Bu doğru ama yine de güçlü olmak lazımsa insanımızı tehlikeye atmadan güçlü olalaım derim.

Rüzgar enerjisi ucuz, rüzgar enejisi temiz, rüzgar enerjisi imkanı yurdun dört yanında...

Oyunlar alanında otorite olmuş Spike TV 2008'in en iyi oyunlarını sunmuş. Aşağıdaki listede görüleceği üzere GTA IV 2008'in en iyi oyunu seçilmiş. Gerçekten oyun dünyası kendini süper bir şekilde geliştiriyor. Bu kadar iyi bir sektör haline gelmesi sayesinde oyun şirketleri yatırıma doymuyorlar gibi.



Törende ödül alan oyunlar;

* Yılın en iyi oyunu: “Grand Theft Auto IV” (Rockstar Games)
* Yılın en iyi oyun yapımcısı: LittleBigPlanet ile “Media Molecule”
* Yılın en iyi bilgisayar oyunu: Left 4 Dead (Valve)
* Yılın en iyi Xbox 360 oyunu: Gears of War 2 (Epic Games)
* Yılın en iyi PlayStation 3 oyunu: LittleBigPlanet (Media Molecule)
* Yılın en iyi Wii oyunu: Boom Blox (Steven Spielberg & Electronic Arts)
* Yılın en iyi bağımsız oyunu: World of Goo (2D Boy)
* Yılın en iyi aksiyon oyunu: Grand Theft Auto IV (Rockstar Games)
* Yılın en iyi shooter oyunu: Gears of War 2 (Epic Games)
* Yılın en iyi rpg oyunu: Fallout 3 (Bethesda Game Studios)
* Yılın en iyi çok oyunculu oyunu: Left 4 Dead (Valve)
* Yılın en iyi ritm oyunu: Rock Band (Harmonix Music Systems)
* Yılın en iyi takım sporları oyunu: NHL 09 (EA Sports)
* Yılın en iyi bireysel spor oyunu: Shaun White Snowboarding (Ubisoft)
* Yılın en iyi dövüş oyunu: Soul Calibur IV (NAMCO)
* Yılın en iyi grafiği: Metal Gear Solid 4: Guns of the Patriots (Kojima Productions)

Dün şehir reklam panolarında (bilboardlarda) bu resmi görünce çok şaşırdım. Minibüs hızlı gittiği için tam okuyamamıştım. Güzel bir prostesto örneği olmuş bence. Hepsi aynı fikirde. Ve hepsi aynı icraatte.. Hepsi lafta ve hepsi boş...

Ben Türkiye'de (son yıllarda) adam gibi adam göremedim. Adam gibi adamı siyasette göremedim. Adam gibi adamı iktidarda göremedim. Adam gibi adamlar siyasete girince zaten kirlendiler. Adam gibi adamlar kendilerine hep hasret bıraktılar bizleri. Bizler de adam gibi adam olmayanlara oy verdik, mecbur kaldık. Adam gibi yönetilmedik uzun zamandır. Herkes rant peşinde, herkes tebasını doyurmak derdinde. Solcusu geldi yedi, sağcısı geldi yedi, milliyetçisi geldi yedi, dindarı geldi o da yedi.. Ne anladık? Ne anladınız?

KA-DER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği) güzel bir noktaya parmak basmış.

Türkiye'deki Kürtler'in nüfusunu ortaya koyan bir anket yayınlandı. Türk vatandaşı Kürtler'in oranı % 13.40 olarak ifade edilmiş. Yani kendisini "Kürt" veya "Zaza" olarak tanımlayan Türkiye vatandaşı sayısı 11 milyona denk geliyormuş.

Bence yapılmaması gereken veya yapılıyorsa da kamuoyuna açıklanmaması gereken bir anket. Alevi sayısı, Kürt sayısı ve bilmem ne sayısı.. Yanlış amaçlara hizmet edebilecek hassasiyete sahip anketler bunlar bana göre.

Kaç tane Kürt olursa olsun. Hepsi bu ülkenin vatandaşı. Ayrımcılığa hizmet etmesi muhtemel hareketler bunlar. Birlikteliği bozabilir. İnsanların kendilerini tastamam azınlık görmesini sağlayabilir.

Kaldı ki rakamların yanlışlığı ortada. Türkiye'de çok daha fazla Kürt yaşamaktadır. Anket yanılmış ve yanıltmıştır bence..

Biz yine ne diyoruz!
"Ne olursa olsun barış olsun! Şimdi!"

Görüntülü konuşma devri başlayacakmış yakında (tahmini 2009 yılı ortalarında). Başlasın tabi. Normalde MSN Messenger ile yapılan videolu görüşme yerine telefonlarımızdan bunu yapabilmeliydik.

Bir yandan da "görüntülü konuşmadan önce yasaklı internet, bağlantı sorunları, yüksek GSM faturaları, dünyanın en pahalı interneti gibi konulardaki geri kalmışlığın önüne geçilmesi daha iyi olurdu" demeden edemiyorum.

Neyi doğru düzgün kullanıyoruz ki görüntülü konuşmayı kullanmaya başlayalım.

Tavsiye Siteler

  • Eğitim Forumları
  • Yemek Tarifleri
  • Bilgi Deposu
  • Etkinlik Marketi
  • Hastalıklar